Ekim 1881- Kürd kumandanın top güllesi ile infazı

‘İnfazın gerçekleşeceği günden bir gün öncesi, ağzı havaya doğru kaldırılmış o büyük kalibreli demirden yapılma top meydana kurulmuştu. Şafağın sökmesiyle birlikte kalabalığın da o devasa demir topun bulunduğu alana gelmesi bir oldu. Hem Fars hem de Afrika ordularının tüfek ve üniformalarını anımsatan teçhizata sahip bir dizi asker topun yanında dizildiler. Mahkûm Celal, davulların ve borazanların çalındığı askeri bir kortej eşliğinde meydana getirildi. Kortejin en önünde onları komuta eden general ve kortejin ortasında da atlı bir arabanın arkasına zincirlenmiş, elleri bağlı halde sürüklenen Celal Ağa vardı. Halkın çığlıkları ve bağırmaları arasında kortej ilerledi. Cezanın infaz edilmesi gerekiyordu’

1881 tarihli bir Fransız gazetesi, bir topun ağzına bağlanıp binlerce insanın önünde teşhir edilerek infaz edilen bir Kürd ağasını haber yapmış. İnfaz edilen kişinin Celal Ağa adında bir Kürd olduğunu da ayrıca belirtmiş.

 

Journal des Voyages adlı Fransız gazetesinin 30 Ekim 1881 tarihli sayısının kapağında ”Tahran’da infaz – Cellat, mahkûmu topun ağzına bağladı” alt açıklaması ile, topun ağzına çıplak olarak bağlanmış bir adamın tasvir edildiği bir gravür yayımlanmıştır. Gazetenin o tarihte yayımladığı bu gravür, günümüzde çeşitli sitelerde ‘Bir Kürd ağasının infazı’ şeklinde sadece görsel olarak paylaşılır. Konuya dair herhangi detaylı bilgiyi kimse paylaşmaz ve Türkçe olarak da aktarmaz. Gazetenin kapağına taşıdığı bu infaz gerçekten Tahran’da mı vuku bulmuştu? Bu Kürd Ağa kimdi? Neden infaz edilmişti? İnfaz emrini kim vermişti?

 

 

Gazetenin iç sayfalarında infazın gerekçesine dair bilgi bulunmakta. İran devletine karşı Şeyh Ubeydullah liderliğinde bir taarruz gerçekleştiren Kürdlerin yanında yer almasından ötürü Celal Ağa’nın ölüm cezasına çarptırıldığı belirtiliyor. Celal Ağa’nın binlerce sivil insanın hayatını kaybettiği Miandoab katliamında bulunduğunun ve bunun şahitlerinin de olduğundan ölüm emrinin verildiği aktarılıyor. Şeyh Ubeydullah’ın Kürd dağlarına geri döndüğü, ancak Celal Ağa’nın İran’a teslim olarak suçlamaları kabul etmediğini; aksine Şah’a bağlılığını dile getirdiği halde bunun Şah tarafından kabul ve affedilmeyerek infazına karar kılındığı bilgileri de geçmektedir.

 

Fransız gazetesi infaza dair şöyle devam ediyor:

 

”Celal Ağa topun önüne getirildi. Dizleri üzerine çökmesine izin verildi ki, o da derin duygular ve teslimiyet içerisinde duasını etti. Celal Ağa bunu yaparken, cellat ve yardımcıları onu alıp topun ağzına bağladılar. Böylece onun topun açık ağzı dışında başka hiçbir şey ile teması bulunmamaktaydı. İnfazın tüm hazırlıkları tamamlanmıştı. Topun çevresinde bulunan kalabalık, infaz için hazır bulunan askeri birlik tarafından itilip kalkılarak geriye doğru çektirildiler. Askerlerin komutanının bir işareti üzerine cellat, elindeki ateşi topun ateşleme fitiline getirdi. Sanki basit bir boruyu yakıyormuşçasına.

 

Fitil alev aldı ve top patladı. Celal Ağa’nın bedeni paramparça olarak havaya savruldu ve kalabalığın dibine serpildiler. Bu ölüm anının tüm detaylarını Ermeni gazetesi Mçak’a da vermiştir ki, orada bedenin bir kısmının parçalanmadığını ve bunlarında Celal Ağa’nın eşine özel izin ve rica üzerine teslim edildiğini yazmıştır. Okurlarımızdan bazıları şüphesiz bu öldürme ve infaz yönteminin barbarca olduğunu düşüneceklerdir. Ancak bizler de giyotin yöntemini kullanarak, aynı derecede kana susamışlıktan başka bir şey yapmıyoruz aslında. Doğu diyarlarında kitlelerin zihinlerinde bu şekilde iz bırakmak elzemdir.

 

Şah Nasreddin’i Paris’ten tanıyanlar, onun kana susamış biri olmadığını bilirler. Halkını çok iyi tanıyan biri olan Şah, en ufak bir zayıflığın kendisinin otoritesini zayıflatacağının bilincindedir.

 

Sert olmasına rağmen İran Şah’ı iyi biridir. Otoritesi açısından taviz vermiyor.”

 

Benedict-Henry Revoil – Journal des Voyages

 

 

Her ne kadar bu infazın Tahran’da gerçekleştiğini ve o kişinin de Celal adında Kürd bir ağa olduğunu Fransız gazetesi yazmış olsa da o yıllarda İran’da görev yapan bir misyoner, bu hadisenin Tebriz’de geçtiğini ve o kişinin de İran ordusunda komutanlık yapmış Celil Han adında bir Kürd’ün olduğunu belirtir.

 

1880 – 1914 arası uzun yıllar hem İran Tebriz’de hem de Osmanlı imparatorluğu şehirlerinde görev yapmış Amerikalı misyoner yazar Samuel G. Wilsson 1895 yılında yayımladığı anılarında bu infaz olayına da değinmiştir.

 

Top güllesi ile infaz, 1900’lerin başına kadar da İran’da vuku bulan bir infaz yöntemiydi.

Kaynak: “Le Monde Illustré” Mecmuası No. 2588, 3 Kasım 1906. Antoin Sevruguin

 

Kürdlerin isyanına ve Şeyh Ubeydullah’ın birliklerine dair kaleme aldığı o bölümde Wilson, bu infazda rolü olan İran’ın Tebriz valisi Muhammed Rahim Han’dan ve onun icraatlarından da bahsetmiştir. Tebriz’de açtığı misyonerlik okulunda yüzlerce çocuğun yıllarca eğitim görmesini sağlayan Amerikalı misyoner Wilson, çok iyi eğitimi yanında Farsça, Türkçe ve Ermenice biliyordu ve hem o coğrafyayı hem de oranın halklarının özelliklerine hâkim çok tecrübeli biriydi.

 

Wilson’un anlatımından kısa bir kesiti sizlerle paylaşıyorum.

 

”Çok çalışkan biri olarak bilinen Muhammed Rahim Han (ki daha sonra Emir-i Nizam olmuş bir Ala-ed Devle’dir), buraya Azerbaycan valisi olarak atandı. Zamanla ünü kendisini aştı ve tüm herkesi korku sardı. Zenjan’a geldiğinde pazardaki bir adamın yüksek tahıl fiyatı çektiğini görünce, gösterdiği tepkiyle adamın başının yere düşmesi bir oldu ki, pazardaki malların fiyatı da hızlıca düştü. Bu hadisenin etkisi Tebriz’de bir sihir gibi işe yaradı. Tahıl pazarını ellerinde bulunduran ‘boğalar’, bu hadiseden sonra malları ve tahılları zulalamaya ve insanların hayatları ile oynamaya cesaret edemediler.

 

Ayrıca, Muhammed Rahim Han bir önceki harekatın ihanetçilerinin cezalandırmalarını da yerine getirtiyordu. Kendisi bir Kürd olan Celil Han, katliam öncesi Miandoab’daki İran askeri birliklerinin kumandanıydı. Kürdler onun bulunduğu yere yaklaşırken, kendisi askeri birliklerini şehrin bir tarafından çıkartıyordu ki, Kürd birlikleri de aynı anda diğer taraftan şehre giriş yapıyorlardı. Ardından geriye dönerek onların yağmalamalarına ve savunmasız insanları katletmelerine yardımcı oldu. Baharda affedileceği sözü ile İranlılara teslim oldu. Tebriz’e getirilerek bir topun ağzına yerleştirilip ateşlendi. Kellesi bir kılıcın ucuna takılarak, pazar ve çarşılarda gezdirilirken, her bir esnaf ve dükkân sahibi de cellada para veriyordu. Oğulları da aynı yıkıma katılmışlardı. Onlardan birinin boynuna gevşek bir halde geçirilmiş bir ipin iki ucunu askerler tutuyordu. Onu dövmek ve aşağılamak için görevlendirilmiş diğer yirmi askerin darbeleriyle gerilen ip, oğlanın ızdırabına yavaş yavaş son verdi.  Bunların ihanetleri ve talan, yağma ve tahribattaki rollerini hatırlıyor olsak da yine de bu şekilde cezalandırılmaları ve öldürülmelerini kınamakta tereddüt etmemeliyiz.”

 

Baran Zeydanlıoğlu, 30 Ocak 2021-Bitlisname.com

Hûn dikarin van nivîsan jî bixwînin.

Dünya yeni bir savaşın eşiğinde iken, Birinci Dünya Savaşı sürecinde Kürdlerin tehcirini hatırlamak

Bugün dünyada ve bölgemizde yaşanan toplumsal-siyasal gelişmeler ve bu bağlamada genel olarak şekillenmekte olan siyasal …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir