Yeni Rotamız’da “Köroğlu? Kürdoğlu? Destanı

yenirota ticari amaç ile hareket eden Resmi ya da Gayr-ı Resmi Günübirlik, Paket Turlar düzenleyen Turizm Şirketi değildir. Herhangi bir birliği, kuruluşa ve federasyona üye değildir. Dağcılık yapmaz.
Ülkemizin doğal güzelliklerine dair bir farkındalık yaratmanın yanında, kendi yaşamını Güzelleştirmek ve Sağlıklı Kalmak için Doğada Uzun Mesafe Yürüme Sporu Yapmayı canı gönülden seven amatör ruhlu doğa sporcularından oluşmuş bir arkadaş topluluğudur.
Doğada Uzun Mesafe Yürüyüşleri doğada her türlü arazide uzun mesafelerde tempolu yürüyebilme, tırmanma ve inme tecrübesi olan ve kondisyonu çok iyi yürüyüşçüler içindir. Çok Zor bir spordur. Ekipteki herkes bunu bilerek hareket eder.
Bir eğlence, kültür, doğa ve meşhuriyet gezisi, mangal, yeme-içme TURU değildir. TUR organizasyonları ile karıştırılmamalıdır.
Her bir rotamız başlangıç saatinden bitiş saatine kadar efor gerektiren, çok ciddi doğa sporları aktivitesi içermektedir.

Sevgili Dostalarım,
Haftanın Cumartesi rotasına geçmeden evvel ufacık bir neşriyatım olacak. Mevzu yüzyıllarca oradan oraya savrulan anlatılar, hikayeler, destanlar…
Evet insanlık tarihi birbirinin kopyası hikayelerle doludur. Bunun en büyük örneği de Zenginden çalıp Fakire dağıtma palavrasıdır. Anadolu’dan tutun Avrupa’nın göbeğinin iki parmak üstüne kadar her yörenin bir alnı öpülecek eşkıyası, nam-ı diğer Kör oğulları vardır. Aynı şahsiyet Avrupa’da Robin Hood olarak bilinir. Aslında hepsi de zaman içinde yolculuk yapmayı keşfetmiş, ünlü Quantum fizikçisi, ismi bende saklı aynı kişidir. Günümüzde de halen farklı yüzyıllara gidiş-gelişleri sürmektedir. Meraklanmayın gün olur onu da anlatırım. Ama öncelikle isterseniz şu Anadolu coğrafyasında hepsinin de adının “Köroğlu” olmasında karar kılınan baş eşkıyasından girelim mevzuya.
Bu destanlar ve eşkıyalık mevzu üzerine bilimsel araştırmalar yapıp, tezler yazan insanlar var. Onlardan aşırdığım bilgiye göre Anadolu’dan Kafkaslar üzerinden Dağıstan ve Abazya’ya kadar uzanan coğrafyada hatta taa Macaristan ı da içine alacak şekilde 30 civarında “Köroğlu” destanı var. Hepsi de acımasız iktidar tarafından ezilen halkı korumak ve kollamak için ortaya çıkmış fedakar yiğitler. Halbuki bunlara bir diğer açıdan bakıldığında da “ eşkıya “ olarak adlandırılıyorlar. Peki Eşkıya’nın kelime anlamı nedir. “ Kaçak..” Yani kanundan kaçan kişi. Bu kaçak kişi illegal bir iş yaptığı için kanundan kaçıyordur. Ya Osman abinin hüküm sürdüğü dönemde kapitülasyonlarla yönetimi ele geçirmiş Tütün rejisine ait olan, başka elin değmesi yasak bir mamülünü kaçırıp, gizlice olmaması gereken yerlere sokuyordur. Ya da birilerinden almaması gereken şeyleri zorla alıkoyup yerini değiştiriyordur. Çaresiz kalınca halka dağıtıyor dümeni ile onların sempatisini kazanıyor, kolcularla çatışıp öldürüldüğünde de adlarına ağıtlar yakılıp efsanevi hikayeler uyduruluyordur. İşte bu arkadaşlara kimi yerde “ Eşkıya” demişler. Kimi yerde “Efe” kimi yerlerde de “ Zeybek”. Hadi buyrun çıkın işin içinden.
Neyse biz “ Köroğlu “mevzuundan yürümeye devam edelim. Dedik ya “Köroğlu”na dair özellikle Anadolu ve Kuzey doğusundan batısına yay çizerek uzayan 30 dolayında “ Köroğlu “ Şahsiyeti var.
Bu yazıyı size naklederken aşırdığım bilgiler içinde bahsi geçen “ Köroğulları”nın içinde Ermeni olanı var ki onların edebiyatında “ Goroğli” olarak geçiyor. Kürt olanı da var. Onun da efsanevi namı “ Kürdoğlu..” Nasıl ama..
Şimdi 16 ncı yüzyıl isyancıları arasında, özellikle Ermenistan-İran-Azerbeycan coğrafyasında bir yerlerde varlıkları yer bulan “Köroğlu-Kiziroğlu” ikilisinden bahsediliyor. Destansı ikilinin Erivan’daki adları Koroxli ü Kizirxli.
Bu ikilinin aynı anda Kürt versiyonu da var.
Akçadağlı bir beyin oğlu olduğu rivayet edilen Kiziroğlu’nun atı “ Alapaça”,
Köroğulu’nunki “Kır at”

Destandan bir kaç satır atalım da zihinde kalıcı olsun;
Bir hışımınan geldi geçti – Kiziroğlu Mustafa Bey – Şu dağları deldi geçti – Kiziroğlu Mustafa bey.
Hay edende haya teper – Huy edende Huya teper – Köroğlu’nu suya teper – Kiziroğlu Mustafa bey.
Bir atı var Alapaça – Mecal vermez Kırat kaça – Az kaldı ortadan biçe – Kiziroğlu Mustafa bey – Akçadağlı bir beyin oğlu..

Aynı destanın Kürçe versiyonunda Köroğlu “ Kürdoğlu” olarak geçer.
Derbent bölgesinde rastladığı Kürt kızı Mehri hanım’a kendisini şöyle tanıtıyor;
Men de Kürd’em, Kürdoğlu’yam – Eziz helef, Vurd Oğluyam – Köroğlu’nun Gurd Oğluyam – Gelmişem Aparram..

Şimdi, buraya kadar Ermeni Aşuklarının destanlar sıraladığı, aslında Kürt ayaklanmalarını temsil eden “eşkıya” dedikleri “isyancıları” bize nasıl “Köroğlu” diye yutturduklarını anlatmaya çalıştım.
Biraz da İç Anadolu’ya girip çıkalım. Bir destan rekabeti var ya. Orada da Avşar’ların sahiplendiği Eşkıya Çöllo ismiyle bir başka zenginden çalıp fakire dağıtan “ Köroğlu “ versiyonuyla karşılaşıyoruz. Öyle ki hakkında özlem ve gurur dolu ne destanlar anlatılmış, ardından türküler yakılmış vakti zamanında.
Bu “Çöllo” Kayseri’de yaşayan genç bir çobanmış. Asıl adı İsmailmiş. Gün olmuş ağa parasını vermemiş. O da bu duruma sinirlenmiş. Eşeğini satıp bir güzel tabanca almış, Eşkiyalığa başlamış. Kayseri çarşısını basar, esnaftan kaldırdığı kumaşları köylülere dağıtırmış….Bu Avşar’ların anlatımı.
Bölgedeki Ermeni’lere sorarsanız. Eşkıya “Çöllo” evet yine zenginden alıp züğürde dağıtan bir fukara babasıymış. Lakin adı İsmail değil “Toros Zarukyan”, Avşar değil Ermeni oluyormuş.

Bu “destan ” mevzu çok uzun. Bolu beyine baş kaldıran “köroğlu” su var.
Kastamonu’nun meşhur “Sepetçioğlu”su var.
Ödemiş’in “ Çakırcalı Mehmet Efe” si var.
Muğla’nın Kerimoğlu’su var
Aydın’ın Yörük Ali’si var
Köroğlu’nun Silistre seferi var. Tokat seferi var. Rusya seferi var. Dağıstan seferi var. Bağdat seferi var. Sivastopol seferi var. İstanbul seferi, Kayseri seferi, Gürcistan seferi, Kenan seferi, Çin seferi bile var.
Lakin yalan, hırsızlık, iftira, sahte suç uydurma ve daha bilimum zararlı neşriyatların tam gaz devam ettiği, Muhalefetin bile “Milli” olmasından dem vurulan günümüz Türkiye yüzyılında aradığımız yeni bir “ Köroğlu “ na ulaşılamıyor.

Rotamız ; Bolu, Saçcılar – Çepni Yaylası – Karamurat Şelalesi

Evet, bırakalım geçmişten günümüze uydurularak, abartılarak gelmiş efsaneleri, destanları bir kenara, biz kendimize has hikayelerimizi destansılaştırmaya devam edelim.
Bu hafta Bolu-Mudurnu arasında bir güzel orman, yayla, şelale rotası yürüyeceğiz.
Sabah 06:00 Ankara’dan yola çıkış saatimiz. İlk nefesi Kızılcahamam’da malum noktada alacağız. Sonra o nefesi tutup Bolu, Saçcılara kadar bırakmayacağız. Yürüyüşümüz Saçcılar köyünden başlayacak ve yine herzaman olduğu gibi iki bölüm. Birinci bölüm öğlen molasına kadar çıkış. İkinci bölüm mola sonrasından yürüyüşü sonlandırma saatimiz olan 16:00-17:00 aralığına kadar iniş. Yani kilometreyi boş verin son derece sakin, huzurlu ve bir o kadar da sizi yoracak, ama dinlendirecek çok keyifli bir gün kollarını sıvamış bekliyor.

Rotamızın uzunluğu 15 ile 18 kilometre arasında değişecek. Ekibin temposu ve keyfi yerindeyse ve akşam 16.00 da aracımıza ulaşma zaman dilimine uyuyorsa 20 kilometreyi de buldurabilir, yavaş ve yine 16:00 da araca ulaşma mevzuuna uymuyorsa 15 kilometrede günü tamamlayabiliriz.

Evet, yürüyüşlerimizde herkes kendi kumanyasını getirir. Bu nedenle çantamıza, sabah kahvaltısı ve öğlen molasında yemek için sandeviç, yürürken canımız çektikçe yemek için yeşil ya da siyah zeytin, gofret, çikolata ya da meyve ve 2 litre su koyarız. Yağmurluğumuz yaz kış her şartta mutlaka çantamızda olur.

Kızılay’dan sabah 06:00’da çıkarız yola. Kahvaltı durağımız Sarının yeridir..

Cumartesi doğa yürüyüşlerimizde amaç kişinin tek başına ya da bu alanda faaliyet gösteren ticari işletmelerin hiç bir zaman içine giremeyeceği orman dokularını mevsimin tam da göbeğinde en taze heyecan dolu şekliyle, her adımından büyük keyif alacağı bir coğrafya ve yükseltide hayatının rutini haline getirdiği gibi mümkün olduğu kadar başlangıçtaki ilk dakikadan bitiş noktasına kadar amatör duygular içinde hem güzel manzaraları doya doya iliklerine işlemek hem gün boyu orta şiddette bir spor yapmak ve hem de şehir hayatının ruhuna yapıştırdığı kötü kırıntıları yüksek bovis değerleri ile rehabilete atmek, günü ve tabi ki hayatı enerji dolu, heyecanlı bir şekilde yaşamaktır.

Doğa yürüyüşlerinin zorluk derecesi;
Doğa yürüyüşleri alışkın olmayan birisi için başlangıçta zor bir spordur. Çünkü sabah saat 10:00 ile akşam 17:00 aralığında, gün boyu neredeyse hiç durmadan yirmi kilometrelik engebeli bir arazide yürümek zordur. Ve fakat düzenli doğa yürüyüşü yapan insanlar bir müddet sonra nikotin bağımlılığı gibi böylesi yürüyüşlerin bağımlısı olmaktadırlar. Doğada doğaçlama yapılan iniş ve çıkışlar kimi zaman zordur, kimim zaman da kolay, fakat her şekilde de doğaya ayırdığınız o en kutsal gününüzün en güzel anlarıdır.

Doğa yürüyüşleri kesinlikle bir ” her kim katıldıysa o kişiyi hoş tutma, eğlendirme ” etkinliği değildir. Doğada Tur atılmaz. Yürüyüşçüler her zaman kendilerini orta ile zor arasında bir yürüyüşe hazırlıklayarak gelirler. O gün o ortama bedenini yorarak ruhunu dinlendirmeye gelmiş hiç kimse “hiç böyle bir yürüyüş ummuyordum.. mahvoldum…öldüm…bittim…” söylem ve serzenişleriyle rahatsız edilmez.

Şehir içinde düzenli yürüyenler, oradan oraya koşturanlan, hareketli bir yaşamı olanlar için daha evvel doğa yürüyüşü yapmamış olsalar bile doğa yürüyüşlerinde başarılı olurlar. Ama unutulmamalı ki yine de zorlanacaklardır.

Masabaşı çalışan, her yüz metrede bir ” ne kadar kaldı ” diye soran, 3000 metrelerde orman bekleyen süper kafalar, hareketsiz yaşayanlar ise bu yaşam şeklini değiştirmedikleri sürece doğaya çıkmasınlar. Hiç bir zaman tavsiye edilmez.

03 Haziran 2023 ; Cumartesi  Herzamanki gibi Kızılay’da buluşma ve hareket saati 06:00

kaynak: yenirota.com/rotalar/2023/Cumartesi/Haziran/03Haziran2023Cumartesi_ankarada_doga_yuruyusu.html

Hûn dikarin van nivîsan jî bixwînin.

Dünya yeni bir savaşın eşiğinde iken, Birinci Dünya Savaşı sürecinde Kürdlerin tehcirini hatırlamak

Bugün dünyada ve bölgemizde yaşanan toplumsal-siyasal gelişmeler ve bu bağlamada genel olarak şekillenmekte olan siyasal …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir