İSLAM ANSİKLOPEDİSİNİN KÜRD MADDESİ

İsmet Yüce

İslam ansiklopedisinin Kürd maddesi, Minorsky tarafından ayrıntılı bir tarzda kaleme alınmıştır. Sonraki yıllarda baskılarda özellikle Arap ve Türk baskılarında bu madde çıkarılmış, çok kısa bir coğrafi tanımlama eklenmiştir. Minorsky’nin yazısı birkaç biçimde kitap olarak da Kürdçe ve diğer dillerde yayınlanmıştır. Fakat kitaplar dönemlerden veya yayıncılardan dolayı asıl ilk yazınından bazı farklılıklar içermektedir.

Bu yazı İsveç Kürd Kütüphanesinde bulunun ilk orijinal baskıdan hareketle bir kez daha değerlendirilmiştir.  Orijinal baskı 26 sayfadır. Kitap ölçülerine göre 80 sayfa civarındadır. Yeni dönem Türkçe baskısının 2000’li yıllarda, ana bölümünde yine Kürd maddesinin olmaması yoğun olarak eleştirildiğinden, 44 cilt olarak yayınlan eserin dışındaki ek ciltlere Kürd maddesi eklenmiştir. Dicle ve Artuklu Üniversitesi akademisyenleri tarafından 28 sayfa yazılmıştır. Fakat bu da geniş bir çevre tarafından fazla teorik ve akademik olmakla eleştirilmiştir. Bu yazı yazıldığı ana kadar bu baskının notlarına ulaşılamadı.

Kürd kavramının etimolojisi

Özellikle giriş bölümü Kürd tarihi ve araştırmaları üzerinde yapılan eleştirilerin en net nedenini açıklıyor. Buna göre, genel araştırma ve yayınların olduğu ama genel bir ayrıntı bulunmadığı ve araştırmacıların yöntemlerinin birbirine uymadığından, genel bir araştırma yapılamamıştır deniyor.

Kürdlerin doğudan batıya doğru yayıldıklarını vurguluyor. M.Ö. 2000 yıllarında bir Sümer yazıtında Kardu kelimesine rastlanır, bölgenin Van Gölü’nün batısına düştüğü kabul edilir. Bu bölge yaşayanlarının sonradan İran’da yaşayan Lorlarla karışmış olacağı söylenir. Buna göre ayrı ayrı bölgelere dağılmış ve yerleşik Kürd topluluklarından bahsedilebilir. Xenephon’da bu isimlendirme M.Ö. 400 yıllarında geçer. Burası da Botan yöresinin kuzeyine denk düşüyor.

Başka bir makalemizde Onbinlerin Dönüşü’nde Kürdlerin yanlış referanslandırıldığı üzerine bir tartışma yürütmüştük, bir kez daha Kürdlerin kendi tarihlerini kendi dili-metodu-söylemi ile yazmaları gereği ortaya çıkıyor. Ermeni, Arap ve Aramilerde Karduk-Korduene adı aynı tarzda kullanıldığı biliniyor.

Tarihi geçmiş olarak farklı yorumlara değinilir ve araştırmacıların veya İslami kaynakların Kürd tarihine net cevap olamadıklarını belirtir. Dehak ve Kawa efsanesinin Şahname’de yer bulduğunu vurgular. Ana yargının inkar üzerinde gittiği anlaşıyor. En net vurguların Şerefname ve yorumlamalarında bulunduğu ekleniyor.

Maddenin en önemli yanı en az verdiği bilgiler kadar kullandığı çok geniş ve önemli referans-kitap-kaynakların varlığıdır. Oldukça ayrıntılı ve tarihi kaynak isimleri veriliyor.

Tarih

Hicretin ilk 500 yılı ile Arap istilalarından sonra ayrıntılı bilgiler mevcuttur. Halifeler ve Büveyhiler hakimiyeti devrinde Kürdlerle Araplar arasında çeşitli çatışmalar olmuştur. İslamiyetten önce de Gassan Arap hükümdarları ile Kürdler arasında çatışmalardan da bahsedilir. ‘Ahvaz Kürdlerine karşı Ömer çeşitli defalar kuvvet göndermişti.’ Yine Ömer devrinde Kürdler Karha ırmağı havzasının orta kısımlarına (Şaymara, Masabazan) kadar ilerlediler. Aynı kaynaklar, Cenupta Basra valisinin Beruz ve Balascan Kürd isyanlarını bastırdığı, Arap istilası sırasında Müslümanlığı kabul etmiş olan Kürdlerin takım-takım eski dinlerine döndüğünü yazıyor.

Kürdler Halife Ali devrinde İranlılar ve Hrıstiyanlar ile beraber Ahvaz civarında al-Hirrit ve Fars isyanlarına katıldılar ise de reisleri Ram-Hurmuz da mağlup edildi. Halife Marvan’ın annesi Kürd idi. Abbasi Halifesi Mansur’un oğlu Cafer’in annesi de Kürd idi. Al-Mutaşim döneminde 839 yılında bir Kürd isyanı kaydedilir, Musul mıntıkasında asil bir aileden gelen Cafar b. Faharcis öncülük etmiştir.

Babageş’ta mağlup olan Cafar Dasin dağına çekildi ve orada halifenin ordularını bozdu. Ansiklopedi 1070’lere kadar çeşitli dönem Kürd isyanları ve bölgedeki rolünden bahseder. Selahaddin Eyübi’nin sülalesi Ravadilerden Muhammed Şaddad’ın kurduğu Şaddadiler ve Bizans ile Selçuklular arasındaki ittifaklar açıklanır. ‘Çok münevver olan Şaddadiler dikkate değer abideler bırakmışlardır’.

Günümüzde genelde Kürdlerin devlet olamamalarından veya olamadıklarından bahsedilir. Bu yanlış bir tezdir. Buradan da görüldüğü gibi Kürdler tarih boyunca bölge halklarının en güçlü ve en yetkin devletlerini kurmuşlar, aydınlar yetiştirmişler ve eserler bırakmışlardır.

Kürdlerin sadece Ortadoğu değil, Hazar Denizi’nden Kilikya’ya kadar hakim oldukları dönemler kaynaklarda belirtilmektedir. 1900’lerden sonra sınırlı devletleşme olmuştur. 1946 Kürdistan Cumhuriyeti, 1990’lardan bu yana Güney Kürdistan ve yeni dönemde ise Rojava birer Kürd devletleridir.

Aynı kaynaklardan hareketle Musul’un da bir Kürd yurdu olduğu görülmektedir. Mervaniler 990-1096 Diyarbekir merkezli İbn Marvan önderliğinde 106 yıl süren bir devleti yönetti. 1100’lü yıllarda Suriye ve Sincar (Şengal) bölgelerini denetime aldıkları ve 11’inci yüzyılda Türklerle çatışmalara girdikleri belirtiliyor. Bu savaşlarda Kürdlerin Hristiyan komşularını korumalarından ve Kilikya’ya kadar yayılmalarından da söz edilir. Selahaddin Eyyubi’nin Kürd köklerinden ve Kürd gelenek ve görenekleri ile yetiştiği anlatılır.

Birincisi 623 Harzemşahlar ve ikincisi Hakkari yöresinde 657’de Moğollar Kürdlere karşı büyük katliamlar yapmışlar, kılıçtan geçirmişler ve bir kısmı da kıtlıktan ölmüşlerdir. Arap-Fars-Türk ve Moğol istilalarına rağmen Kürdler en az orta Botan bölgesinde kesintisiz bir hakimiyet kurmuşlardır. Memlükler döneminde (1348), Moğolların nerdeyse siyaseten sıfırladıkları Kürdleri önemseyip koruyup geliştirdikleri belirtiliyor.

Bir Arap tarihçi, Yemen ve Suriye’de olduğu gibi Hemedan’dan başlayıp Kilikya’ya kadar Kürd varlığından söz ediyor (sayfa 1100).  1400 – 1500 yılları arasında Timur ve Türk istilaları sırasında Kürdlerde büyük nüfus hareketlilikleri görülmüştür. 1500 yıllarında ise Kürdistan, İran şahları ile Osmalı arasında savaş alanı haline gelmiştir.

1590’da Şah I. Abbas antlaşma ile Azerbaycan, Şarezur ve Luristan olmak üzere bütün Garp eyealetini Türklere bıraktı. 1601’de savaş yeniden başladı. İran 1612’de buraları yeniden aldı. Şah Abbas, aynı dönemde Dersim ve yöresinden 15 bin Kızılbaş Kürdü, Türklerin İran’a akınlarını önlemek üzere Horasan sınırına yerleştirdi.

Ansiklopedide uzun bir bölümde Şerefname’ye ve Kürt tarihi açısından önemine değinilmiş. Büyük Safevi-Osmanlı mücadelesi, Kürtlerin siyasi önemini anlamalarını sağladı. 1596 yılnda Şeref Xan’ın yazdığı eserin, Kürt tarihi kaynakları ve milli düşünce açısından oldukça önemli bir yeri vardır. Ansiklopedide bunun için şöyle bir not var: “Büyük Safevi-Osmanlı savaşları, Kürtlerin siyasi ehemiyetlerini idrak etmelerine yol açtı. Şerefname bize, Kürd kabile ve beyliklerinin derebeylik hayatlarının 1596 yıllarına doğru bir tasvirini vermektedir.”

Bitlis Hanları konusunda ayrıntılı bilgi dışında, Diyarbekir ve Cezire’deki Mervaniler, Daynavar ve Şarezor’daki Hasanveyhiler ile Küçük-Lur Emirlikleri ve Eyyubiler hakkında açıklamalar bulunmaktadır. Cezira ile Dersim arasındakiler Cezira Emirleri kendilerini Emevi menşeli sayarlar ve ataları olarak Halid Bin Velid’i gösterirler. Hakkari’nin cenubundakiler Amediye İmad al Din Zangi devrinde eski bir ilişkiden bahseder.

Buradan da anlaşılacağı gibi Kürdistan 15. Yüzyılın sonları itibarı ile bugünkü Kürdistan sınırlarını içermektedir. İleriki bölümlerde İranlı-Kürdler denilmekte sınırları ve yaşayış tarzları açıklanmaktadır, bu da bize Rojhilat’ı katmaktadır. Ayrıca Evliya Çelebi’nin Kürdistan Seyahatnamesi’ndeki notları hakkında bilgiler yer alıyor. Bilindiği gibi Evliya Çelebi gezi notlarının dört cilt gibi önemli bir bölümü Kürdistan’a ayırmıştır. Bunu inceleyen bir çalışma denemesi olduğunu öğrenmiş bulunyoruz. Bizim de ‘Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Kürdistan’ başlıklı bir çalışma sürecimiz var.

Madde, “Zend sülalesi ikinci derecede Kürt idi. Karim Han Zend İran’ın büyük bir kısmını idare etti. Nadir Şah döneminde 1732, Zendler Horasan’a nakledilmiş iseler de ölümünden sonra yurtlarına döndüler” diye açıklamaktadır. Bilindiği gibi Horasan ve Kürtlüğü üzerinde işgalciler her tür oyun ve propaganda yürütmüşlerdir. Oysa bunun Kürtlüğü Şerefname’de ve bu ansiklopedide açıkça belirtilmiştir.

Buradan anlaşılan başka bir gerçeklik ise bütün dönem araştırmacı ve tarihçilerin, Kürt tarih ve araştırmaları dahil, kullandıkları kaynaklar tümden Batılı kaynaklardır. Batılı kaynaklar da genellikle Pers-Farsi temelle Kürt-Kürdistan tarihini yazmışlardır. 1700-1800’li yıllarda Botan merkezli bir Kürtlükten bahsedilebilir.

900’lerden sonra milliyetçi örgüt ve talepler gelişti. 1920’lerde ise Araplar ve Türkler tarafından Kürdistan işgale başlandı ve tümden bir inkarcı politikaların başlangıcı oldu. Bundan sonrası Kürtlerin varlık savaşları tarihidir. Bazı batılılar ile yerli işgalciler Kürt milletini olduğundan farklı, daha çok da tarihi çarpıtma ve yok etme tarzında görmüşlerdir.

Tarihin ve araştırmanın yetersizliği ve metoddaki eksikliği ise daha o yıllarda şu şekilde dile getirilmiştir: “Bütün tezatları ile bu evsaf, tabii yalnız müelliflerin görmek fırsatını buldukları şahıslara aittir; fakat şimdiye kadar kimse bütün Kürt kabilelerini ziyaret etmemiştir. İlmi manada ölçme teşebbüsleri nadir olmuştur.”

Kültür, din ve edebiyat

Kültür ve din konusunda ise, “Bizzat Kürtler, ecdatlarının Mecusi, Zerdüşt dinine mensuptur. Muhtemelen Bahdinan (Amadiya) ismi Mazdeizm ıstılahalarından kalma bir kelimeyi temsil etmektedir (bihdin-iyi dinli, Zerdüşlüğün ana söylemidir)” denilir. Yukarılarda birkaç kere Batılıların ve onlardan bu belirleme içerisinde net olmayan iki yanlış veya eksik tanımlama birden var. Tarih boyunca da sürüp gelmiş. Orijinal olsun diye aynısını kullandık. Değilse, Mecusi, Mazdeizim ve Zerdüştlük bağlantısı net değil.

Kürt dili için: ‘Farsça gibi Kürtçede garbi İran dillerinden olmakla beraber, menşei Farsça’dan ayrıdır. Umumi heyeti ile Kürtçe Farsçadan tamanen ayrıdır. Kurmanç kelimesini menşei bilinmemektedir. Acaba bu Kürt ismi ile bir diğer Medya kabilesi isminin terkibimidir?’ Diye soruyor. Bununla beraber lehçeler, kelimeler, Farsçadan ayrılıkları, bölge farklılıkları ayrıntılı bir biçimde veriliyor. Buna ilişkin ayrıca geniş kaynaklarda gösteriliyor.

Basın, edebiyat, tarih ve etimoloji ayrtıntılı bir biçimde kaynakları ile veriliyor. Ali Heriri (1009-1078) Kürtçe bir divan yazmıştır. Şeyh Ahmed Melayê Ciziri’nin (1145-1160) bir divanı var. Hakkarili Melaye Bate (1417-1494), divanı ve bir de mevlidi vardır. Tabiki büyük milliyetçi kaynak Ehmedê Xani (1591-1652). 20. Yüzyılın modern milliyetçi referansı: Mahvi Haci Qadirê Koyi, Hakkarili Pertev Beg isimlerinden bahsedilmektedir.

İslam ansiklopedisindeki ilk baskısı 1913-1936 arasında yapılmış, bu değerlendirme bu ilk baskıdan alınmıştır. Kürd maddesi, kullanılan kaynak ve referansların verilmesi ile son buluyor. Bu kaynakların kendisi başlı başına bir tarih, bir temel oluşturuyor. Buralardan bir Kürdi araştırma milli tarihimize yepyeni yorumlar getirebilir.

Hûn dikarin van nivîsan jî bixwînin.

1914 Bitlis Kürd Ayaklanması- 2

Mele Selim, hareket başlamadan önce 1913’ten itibaren bölgedeki nüfuslu Kürd din adamları, aşiret reisleri ve …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir