Kürd Selehaddin ve Kudüs’ün Alınışı-Aso Zagrosi

Geçenlerde facebook da sayın Recep Maraşlı’nın“EVLİYA ÇELEBİ’de SELAHADDİN EYYUBΔ ana başlığı altındaki yorumu dikkatimi çekti.. Evliya Çelebi’nin Kudüs’ün Selahaddin tarafından alınışı sırasında yaptığı katliamlarla ilgili yorumunu yıllar önce okumuştum ve fazla da ciddiye almamıştım. Çünkü tarihsel gerçeklerle alakası olmayan bir tespitti… Belki insan Haçlı Seferleriyle ilgili derli toplu bir araştırma yaparsa bu arada Evliya Çelebi’nin söylediklerine de vurgu yapabilirdi.

Recep Maraşlı Evliya Çelebi’nin yorumunu vermeden önce:

“Günümüzde Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü nispeten barışçıl yöntemlerle teslim aldığı; teslim olan Hristiyanların cizye karşılığı canlarının bağışlandığı; şehirde kalmak istemeyenlerin ise güvenli olarak Kudüs’ü terk etmelerine izin verildiği kabul görür.” diyor.
VE hemen ardından “Evliya Çelebi ise kentteki bütün kafirlerin kılıçtan geçirildiğini, bir tek kafirin bile sağ kurtulmadığını övünerek anlatmaktadır.
200 bin Hristiyan ve Mıkdısî [Mikhitaryan mezhebine bağlı] Ermeni’yi, Rum-ı Frenki (Fransız veya Avrupalı Hristiyanları) ve 50 bin papazı kılıçtan geçiren Yusuf Selahaddin’in, Kudüs kalesini temelinden yıkıp Mısır’a gittiğini yazar.” diyor.
Ardından Evliya Çelebi’nin latin harflerine çevrilen yorumunu veriyor:

” {Yûsuf b. Eyyûb şâdu’l-Kürdî Âl-i Eyyûbiyân’dandır} … Ba‘dehû şâm’da Nûreddîn şehîd merhûm olıcak Mısır’da Yûsuf Selâhaddîn Mısır’a ve şâm’a müstakil pâdişâh olup deryâ-misâl asâkir-i bî-şumâr ile Kuds-i şerîf’e sarılup kırk günde amân vermeyüp kal‘ayı feth etdikde küffârdan bir cân halâs etmeyüp iki kerre yüz bin Hristiyân ve Mıkdısî Ermenî ve Rûm-ı Frenk ve elli bin papaz-ı nâ-sâz dendân-ı tîğdan geçüp Yûsuf Selâhaddîn kal‘a-i Kuds’i temelinden münhedim edüp Mısır’a gitdi. .”

Bu arada kendi kendime yarın yada o bir gün birileri “KÜRD SELAHADDİN KUDÜS’DA 200.000 HIRİSTİYAN VE 50.000 PAPAZ ÖLDÜRDÜ” diye yazmaya başlarsa şaşmamak lazım.

Fazla uzatmadan birkaç tespit yapmak lazım.

1) O dönem Kudüs ’da 50 bin papaz yoktu. Dünyanın herhangi bir şehrinde de yada ülke de de 50 bin Papaz yoktu.
2) Kudüs’te 200 bin insan da yoktu. Bu kadar büyük bir nüfusa sahip olan bir şehri de Selahaddin de alamazdı.
3) Kudüs kalesi yıkılmadı ve şehir talan edilmedi.
4) Kudüs şehri antlaşma sonucu Selahaddin’e teslim edildi ve şehir de herhangi bir katliam yapılmadı.

Mesela Şerefxan Bitlisi Şerefname’de Kudüs’ün Selahaddin tarafından alınmasına değiniyor ve şöyle yazıyor: “Böylece Kudüs savaşı başladı. O sırada Kudüs ta 60.000 Hıristiyan oturuyordu. Onlarda şehri Müslümanlara karşı korumak için gayret ve çabayla kollarını sıvadılar. Fakat, durum büyük ölçüde gelişti. 583(1188)yılının 27 recebine rastlayan cuma günü girer girmez. Selahaddin kaleyi ve şehri mancınıklarla döverek abluka altındakilerin gırtlağını adam akılı sıktı. Bunun üzerine aman ve barış diye bağırdılar. Selahaddin onlara öldürülmeyecekleri ve esir edilmeyecekleri konusunda aman verdi. Müslümanlar şehre girdi.” diyor.

İki taraf arasında yapılan antlaşmaya da değinen Şerefxan şöyle yazıyor: “Selahaddin ile mel’un Frenkler arasında o belirli günde barış şartları şu şekilde imzalandı: “Kafirlerden her erkek Müslümanlara 20 dinar, her kadın da 5 dinar ödeyecek, her çocuk için de bir Dinar ödenecektir. Üzerine yükümlenen fidyeyi ödemeye gücü yetmeyen herkes Müslümanların eline esir düşecektir.” (Şerefname, sayfa 79-80)

Evliya Çelebi doğmadan önce vefat eden Şerefxan Bitlisi yazdığı Şerefname de Kudüs’ün alınmasını hiç de Çelebi gibi anlatmıyor. Şerefxan konuya daha hâkim ve kendisinden önce ve hatta Kudüs’ün alınışı sırasında yaşayan tarihçilerin yazdıklarından haberdardır.

Tarihçi Kemal Al Din (1191-1262) Kudüs’ün kuşatılması ve Haçlıların teslim olmasına ilişkin olarak şöyle yazıyor: “İbn Barzan(burada sözü edilen Kudüs savunmasını yapan Balian d’Ibelindir.. Arapça yazan tarihçiler Balian ibn Barzan/Barsane diye kayıt altına almışlar)
kaleden çıkarak Sultan (Selahaddin) ile görüştü…. Selahaddin ile anlaşarak Frenkler Kudüs’dan zenginlikleri ve aileleriyle çıkarak erkekler 10 Dinar, kadınlar 5 Dinar ve çocuklarda 2 Dinar ödeyecekler” (Histoire d’ Alep,sayfa 95)

Selahaddin dostu, danışmanı, biyografisini yazan, Kadı ve Hakimlik yapan ve aynı zamanda sürecin canlı tanığı olan Bahaddin İbn Şeddad(1145 Musul-1234 Halep) Selahaddin’in biyografisinde yapılan antlaşmadan söz ederek “ erkekler için, 10 Dinar, kadınlar için 5 Dinar, kız ve erkek çocuklar için 1 dinar” diyor..(The Life of Saladin, Sayfa 120)
Çocuklar için Kemaledin iki Dinar verildiğini, İbn Şeddad ise bir Dinardan söz ediyor.
İbn Şeddad tüm gelişmeleri doğrudan yaşayan ve Selahaddin’e ömrünün sonuna kadar danışmanlık yapan biri olarak Kudüs katliamı, şehrin ve kalenin yıkılmasından söz etmiyor.

Evliya Çelebi’nin Kudüs şehrinin ve kalesinin yıkılışını ve şehirde katliamlar yapıldığına dair tezini ne Osmanlı ne İslam ne Bizans ne Frenklerin ve de ne Doğu Hıristiyanlar kaynaklarında doğrulayacak bir ibare yoktur.
Bu sadece Evliyaca bir hayal ürünüdür.

Kaynaklarımıza devam edelim.

Malatyalı Bar Hebraeus Ebü’l Ferec (1225 Malatya- 30 Temmuz 1286, Marega), olarak bildiğimiz tarihçi de Süryanice yazdığı tarih eserinde Kudüs meselesi üzerine duruyor. Bar Hebraeus’de Kudüs ’da katliam ve yıkımdan söz etmiyor ve sözü ona bırakalım:

“Franklar yardımdan ümidi kesince içlerinde bilgi sahibi olan iki kişiyi Selahaddin’e gönderdiler ve canlarını koruması için söz istediler. Selahaddin özür dileyerek ‘bu şehri ancak kılıçla fethedeceğim ve siz bu şehri aldığınız zaman ne yaptıysanız aynısını yapacağım dedi” diyor.

Bu arada kısa bir parantez açmak istiyorum. Burada Selahaddin’in sözünü ettiği Birinci Haçlı seferi sırasında Haçlılarla tarafından 1099’da yapılan Kudüs işgalidir. O dönem Kudüs Mısır’da hâkim olan Fatımilerin ya da “Şiilerin” elindeydi. İslam, Hıristiyan ve Yahudi tarihçilerin hepsi şehrin zorla alındığı kadın, erkek, çocuk, Müslüman, Yahudi ve Ortodoks Hıristiyan ayrımı yapılmaksızın herkesin kılıçtan geçirdiğini söylüyor. Fakat, ölü sayısı konusunda aralarında çelişki var. Cizreli İbn El Esir 70.000 kişiden söz ediyor. Bazı Hıristiyan kaynaklar 30.000 insan öldürüldü diyor. Bazı kaynaklar da daha aşağılara çekiyorlar. Ama, sonuçta ciddi bir katliam oluyor. (Konuyu dağıtmamak için geçiyorum)

Malatyalı Bar Hebraeus Bunun üzerine iki Franktan biri Selahaddin’e şu sözleri söyledi: ‘bana darılmayacağınızı va’d ederseniz size bir söz daha söylemek isterim’

Sultan: ‘ne isterseniz söyleyin darılmayacağım’ dedi.
Frank da şu sözleri söyledi: ‘biz sizin basiret sahibi olduğunuza ve hükümdarlar arasında eskiden beri saygı gören kanuna karşı gelmeyeceğinize emin olduğumuz için size müracaat ettik. Eskiden beri saygı gören kanunlara göre mağlup olan bir düşman silahını bırakırsa ve sulh isterse artık onunla harp edilmez. Sizin buna karşı geleceğinizi bilseydik müracaat etmezdik. Fakat geldik ve sizden iyilik görmekten ümidi kestik.’ diyor.

Kısacası ardından tehdit edercesine elimizde bulunan esirleri öldüreceğiz, camileri, kiliseleri ve diğer binaları yıkacağız, kadın ve çocuklarımızı kendi ellerimizle öldüreceğiz ve size karşı sonuna kadar savaşırız diyor.

Yazarın Frank olarak adlandırdığı ve sözleri sarf eden Kudüs savunmasının başında olan Balian d’Ibelindir.

Selahaddin geri çekiliyor ve kurmayı ile durum değerlendirmesini yapıyorlar. Selahaddin Balian d’Ibelin’i çağırarak yeni şartlarını kendisine aktarıyor ve şöyle diyor: “Müracaatınızı kabul ediyorum. Fakat, şehirde bulunanların mukabilsiz çıkıp gitmelerine müsaade etmeyeceğiz…”

Mesele şu şekilde halledildi: “Şehirden çıkacak her erkekler 10 Dinar, her kadın 5 dinar, her erkek ve kız çocuk 2 Dinar verecek ve bunlar taşıyabilecekleri her şeyi alıp gideceklerdi. Franklarda bu şartları kabul ettiler, verecek bir şeyleri olmayan fakirler namına 30.000 dinar verdiler. Zenginler kendi namlarına ve fakirler için dinarlar vererek sulh içinde çekip gittiler. Yalnız sayıları 5000 tutan verecek bir şeyleri olmayan gençler esir kaldılar. Arap muhafızlarından her birine birer dinar verildi ve bunlarda şehirden çıkarıldılar.” (Abu’l Farac Tarihi, II. Cilt sayfa 445-446)

Bar Hebraeus yazısının devamında Şehir ’de bir Yunan Prensesi ve bir de Frank Prensesi olduğunu Selahaddin ikisine de sahip oldukları her şeyi alıp gitmelerine izin verdi ve hatta kendilerine koruma verdiğini yazıyor. Diğer kraliçelere da aynı şekilde davrandığını söylüyor. Bar Hebraeus Frankların Patriki meselesinde ise: “Patrik büyük kilisenin vesaire kiliselerin eşyasını altın ve gümüş kandilleri vs. alıp götürdü. Diğer şehir halkı da taşımadıkları mallarını sattılar” diyor (age sayfa 446)

Bar Hebraeus Kudüs’ün alınışı sırasında Selahaddin’in yanında bulunan tarihçi İmadeddin ile Selahaddin arasında geçen konuşmayı şeyle aktarıyor: “İsmi İmad olan bir yazıcı bu münasebetle Selahaddin’e şu sözleri söyledi: ‘Biz bunlara yalnızca canlarının selameti için söz verdiğimiz halde, bunlar niçin bu kıymetli eşyaları alıp götürüyorlar?”

Selahaddin de şu cevabı veriyor: “Hakikat bu merkezdedir. Fakat Franklar farkında değiller. Biz bunların ellerindeki eşyaları alacak olursak içtiğimiz andı tutmadığımıza dair dışardan söz söyler ve böylece adımızı kirletirler” diyor. (Bar Hebraeus alıntı veriyor ve kaynak vermiyor. Zaten o dönemlerde böyle bir gelenek yoktu. İmadeddin kitabı Conquete de la Syrie et de la Palestine sayfa 49′ da bulabilirsiniz)

Devamı Gelecek

Hûn dikarin van nivîsan jî bixwînin.

1914 Bitlis Kürd Ayaklanması- 2

Mele Selim, hareket başlamadan önce 1913’ten itibaren bölgedeki nüfuslu Kürd din adamları, aşiret reisleri ve …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir