ÇERMİK BEYLERİ – 3: TASFİYE SÜRECİ VE TANZİMAT FERMANI

I. Mahmut’un merkezi yönetimi güçlendirmek için 1836 yılında yeni düzenlemelere gitmesi, askeri amaçlarla yeni eyaletler kurularak üst rütbeli subayları müşir olarak atamaya başlaması ile Çermik’te de durum değişir. (Mülkî amirler için paşa, askeri amirler için yani ordu komutanları için müşir ünvanı kullanımıştır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra daha doğrusu 26 Kasım 1934 tarihinden itibaren bu ünvan yerine mareşal ünvanı kullanılmıştır) İlk etapta altı müşirlik yani komutanlık oluşturulur ve Diyarbakır, Sivas Müşirliği’ne bağlanır. 1838 tarihinde Diyarbakır müşirliği kurulur.[1]

Müşirliklerin kurulması ile Beylerin tasfiye süreci de fiilen başlar. Fakat bu uygulamalar taşrada başarılı olmaz. Beylerin tamamen tasfiye edilmeleri ancak Tanzimat’tan sonra olur.

Fransız İhtilali’nin ulus-devlet bilincini tetiklemesi, Osmanlı İmparatorluğu’nu tedirgin edip bazı önlemler almasına neden olur. Bu yüzden Tanzimat’ın ilanı ile bütün unsurların “Osmanlıcılık” bilinci ile bir arada tutulması için çaba gösterilir.[2]

Amaç; Gayri-müslimlerin de yönetimde söz sahibi olması ile milliyetçi duygudan sıyrılmalarıdır. Bir diğer amaç ise; eyalet sınırlarının daraltılıp daha rahat yönetilmek istenmesidir. Bu kapsamda bazı sancaklar doğrudan idari birim olarak ele alınırlar.

1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı, 1845’ten itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu da içine alan bölgede yürürlüğe girer (Diyarbakır ve Erzurum 1845’de, Hakkâri’de 1849’da) ve 1845 yılına kadar idareyi elinde tuttan Çermik Beyleri, Tanzimat’tan sonra birlik idaresi kaldırılıp vilayet kurulunca tamamen işlevsiz bırakılırlar. Elinde bulundurdukları toprakların geliri ellerinden alınır ve toprakları alınan bu beylere yurtluk-ocaklık maaşı bağlanır. Bazı yerlerdeki Beylere ise kaza müdürlüğü verilir.[3]
Yurtluk-ocaklık maaş tahsilinde şöyle bir yol izlenir:
“Yurtluk-ocaklık olarak idare edilen bölgenin öşür dışındaki bir yıllık vergi hasılatı tespit edilir, bunun yarısı hazineye alınır, kalan yarısı da yurtluk-ocaklık sahibi ya da mirasçıları kim veya kimler ise onlar arasında aylığa bölünerek ödenirdi. Bu kişilerin nesilleri kesildiğinde söz konusu maaş hazineye irad kaydedilirdi.” [4]
Bu karara itiraz edip isyan edebilecek olan bazı yurtluk-ocaklık beyleri ve hükümet sancaklarını idare eden beyler sürgüne bile gönderilir. Mesela Muş Hizanlı Şerafeddin Bey ailesi ile birlikte Erzurum’a sürgüne gönderilmiştir. Palu Beyleri’nden Hacı Temur Bey, bizzat İstanbul’a gidip Abdülmecid ile görüşmüş ve bu haksızlığı dile getirmiş ve müzakere etmiştir. Bu müzakere sonucunda Palu Beyleri’nin yönetimi altında bulunan toprakların üçte biri hazineye diğer kalan üçte ikisi ise Palu Beylerine verilmiştir. Bu anlaşmadan dolayı Palu Beyleri isyan etmemiştir.[5] Fakat diğer Kürt Beyleri için durum farklıdır.
Bu merkezi yönetim sistemine geçiş bir çok Kürt beylik üyelerinin İstanbul Hükümetine karşı ayaklanmasına neden olmuştur. Bu ayaklanmaların en önemlisi, Botan Emirliği’nin mîri Bedirxan’ın 1840’ların ortasında başlattığı ayaklanmadır. Van İsyanı olarak anılan bu ayaklanmanın arkasında Bedirhan Bey’in yanısıra; Müküs Sancağı Beyi Han Mahmut ve Hakkari Beyi Nurullah bulunmaktaydı.[6]
Yaklaşık üç yıl süren bu ayaklanmayı bölgedeki diğer ayaklanmalar takip etmiştir. Bu ayaklanmalar bastırılıp asayiş sağlandıktan sonra ancak aralık 1847 yılında Diyarbakır Eyalet Teşkilatı değiştirilerek, Diyarbekir Eyaleti’nin, Van-Muş-Hakkari sancakları ile Cizre-Botan ve Maden kazalarından oluşan Kürdistan Eyaletine dönüştürülmüş ve Kürt beylerinin kaymakam olmalarının yolu kapanmıştır.[7]
Kürdistan Eyaletine vali olarak Esat Paşa atanır fakat ayaklanmaların sonu gelmez ve Dersim’deki aşiretler de isyan bayrağı çekerler.[8]
Büyük mirlikler ortadan kaldırılınca onların yerine devletin kontrol edebileceği daha zayıf olan ağalar, şeyhler ve küçük beyler söz sahibi olmaya başladılar. Bunu Çermik’te de görüyoruz. Beyler ile Ağalar ailesi arasındaki güç savaşı işte tam da Osmanlının yapmak istediğinin açık bir örneğidir. Bu konuya daha sonra değineceğiz.
1858 Arazi Kararnamesi ile mirlerin ve beylerin elinde olan devlet toprakları bireylere bırakılır ve tahsilat için de artık Mal Müdür ve Tapu Müdürü görevlendirilir. Gücü olmayan ve yerel halk ile arası iyi olmayan beyler ise İstanbul Hükümeti’nin vermiş olduğu karara boyun eğip, uygun görülen maaşa razı gelirler. Çermik Beyleri’nin bu karara karşı tepkilerinin nasıl olduğunu bilemiyoruz.
Ağalar ile aralarındaki husumete devletin beylerden taraf olmaması, bir nevi tasfiye edilmelerine göz yumulduğu anlamına da geliyor. Oysa Çaldıran Savaşı’nda bu beylerin bizzat dedeleri Osmanlı’nın yanında yer almış ve asırlar boyu Çermik’i idare etmiştir. Yani Osmanlı’ya bağlanmadan önce özerk olan bu Beyler, gönüllü olarak Osmalı’ya bağlanmış ve 330 yıl sonra artık hüküm sürdükleri toprakları ellerinden alınmıştır.
Yazılı kaynaklarda Çermik Beyleri’nin yurtluk-ocaklık maaşı almak için baş vurduğunu, hatta Seyfullah Bey’in babası Ali Rıza Bey’in maaş aldığını görüyoruz. Örneğin 28 Nisan 1873 tarihli bir yargıtay kararında şöyle yazmaktadır.
Diyarbekir Vilayetine bağlı Çermik Nahiyesinde atalarından kalma yurtluk-ocaklık maaşı alabilmek için gerekli belgeleri göstermesi gereken Zülfikar bey kendi aşiretinin çeşitli zamanlarda yağmalanması ve ileri gelenlerden pek çok kişinin öldürülmesi gibi sebeplerle istenen belgeleri izbar edememişti. Elinde sadece 1045 (1635-1636) tarihli bir berat bulunan Zülfikar Bey’in iddiaları sonucu Defterhane ve Diyarbekir Vilayetinin eski kayıtları hassas bir şekilde tedkik edilmiş ve maaşı hak ettiği tespit edilmişti. Böylece kendine ve gayet kalabalık olan maiyetine iktiza eden maaş bağlanmıştı.[9]
Bu kararda başka bir ipucu daha gizlidir. Mesela “ileri gelenlerden pek çok kişinin öldürülmesi” tabiri bize Ağalar tarafından öldürülen beş Bey’in kesinlikle 1873 tarihinden önce öldürüldüğünü kanıtlamaktadır. Bu konuya daha sonraki bölümlerde değineceğiz.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yöneticiler, 1924, 1925, 1932 ve 1935 yıllarında çıkardıkları kanunlar ile, bu beylere 10 yıllık maaşları karşılığında arazi vererek maaşları iptal etmek yani hazine ile ilşkilerine kesmek için uğraşmışlardır. En son 8 Kasım 1988 tarih ve 19983 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilen “Uygulama İmkânı Kalmamış Olan Kanunların Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun” ile 1932 ve 1935’te kabul edilen sayılı ek kanunlar tamamen kaldırılmıştır. Bu sayede Tanzimat’ın yürürlüğe girdiği 1845 yılından itibaren – yani 143 yıl sonra – hazine tarafından zapt edilen yurtluk-ocaklık malları konusu tamamen kapanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir meselesi olmaktan çıkmıştır.[10] Çermik Beyleri’nden yurtluk-ocaklık maaşı alan en son üye, 1972 yılında vefat eden Mehmet Hayri Bey’dir. Mehmet Hayri Bey nüfus müdürü olduktan sonra artık aylık almamıştır. Ondan sonra beyler ailesine mensup hiç kimse ne yurtluk-ocaklık maaşına başvurmuş ne de almıştır.
Araştırmacı Yazar Kenan Esmer
(Bu yazı Araştırmacı_Yazar Kenan Esmer’in facebbok sayfasından alınmıştır.)

Dipnotlar:
[1] İbrahim Yılmazçelik, 18. yüzyıl ile 19. yüzyılın ilk yarısında Diyarbakır eyaletinin idari yapısı ve idari teşkilatlanması, S.230

[2]M. GENÇOĞLU / Çankırı Karatekin Üniversitesi SBE Dergisi 2(1): 29 – 50
[3] Naci Kutlay, Yirmibirinci Yüzyıla girerken Kürtler, S. 43
[4]Yakup Karataş & Demet Dural Karasu, OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E MİRAS KALAN BİR MESELE: YURTLUK-OCAKLIK VE EMLAK-İ MAZBUTA MUKABİLİ MAAŞLARIN TASFİYESİ, Sayfa 376
[5]Feyzullah Demirtaş, Mirdasi Hükümdarları ile Hakkari Hükümdarları: Palu ve Eğil hükümetleri ve Çermik beyliği, S.35
[6] Fatih Gencer, Merkezîleşme Politikaları Sürecinde Yurtluk-Ocaklık Sisteminin Değişimi S.84,
[7]Feyzullah Demirtaş, Mirdasi Hükümdarları ile Hakkari Hükümdarları: Palu ve Eğil hükümetleri ve Çermik beyliği, S.33,
[8] Fatih Gencer, 19. YÜZYILIN İLK YARISINDA OSMANLI DEVLETİ’NİN DERSİM’DE MERKEZÎ OTORİTEYİ KURMA ÇABALARI, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 55, 1 (2015) S. 217- 242
[9](BOA. ŞD. 245/32). 28 Nisan 1873 Şura-yı Devlet Evrakı.
[10]Yakup Karataş & Demet Dural Karasu, OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E MİRAS KALAN BİR MESELE: YURTLUK-OCAKLIK VE EMLAK-İ MAZBUTA MUKABİLİ MAAŞLARIN TASFİYESİ, Sayfa 379

Hûn dikarin van nivîsan jî bixwînin.

Dünya yeni bir savaşın eşiğinde iken, Birinci Dünya Savaşı sürecinde Kürdlerin tehcirini hatırlamak

Bugün dünyada ve bölgemizde yaşanan toplumsal-siyasal gelişmeler ve bu bağlamada genel olarak şekillenmekte olan siyasal …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir