Bitlis Kürd Hanı’nın 1655’deki dillere destan kütüphanesi ve akıbeti

‘Ey vilayet halkı, kaçan hanın bu Van kuluna 200 kese borcu vardır ve 40 bin koyun Malazgird Beyi Mehmed beye vereceği vardır. Bu rica ettiğiniz beyiniz bu malları vermeyi üstlenir mi?. Siz de hepiniz üstlenip tahsilatta yardımcı olursanız, bütün sizin yaşlılarınızın istekleriyle rica eylediğiniz beye hil’at-i fahire giydirip, saadetli padişaha da arz edeyim. Yoksa böyle kabul etmezseniz Süleyman (Kanuni) Han zamanında nasıl ki Bitlis Eyaleti Ulama Paşa’ya verildiyse, yine aynı şekilde Osmanoğlu’nun (Osmanlılar) bir kuluna Bitlis Hükümeti’ni verip padişaha yazıp arz ederim ona göre’.

Osmanlı’nın Van Beylerbeyi sorumlusu Melek Ahmed Paşa’nın 31 Temmuz 1655 günü, Bitlis’in ileri gelenlerine Bitlis Kalesi’ni ele geçirdikten sonra yaptığı konuşması bu şekildeydi. Paşa zaten öncesinden Abdal Han’ı kendisine rakip görmekte, gücünü ve itibarını kıskanmakta ve Osmanlı’ya bağlanmak istememesine doluydu. Üstelik en son ki ‘Van’a adamların ile birlikte gelip bizlerin Van Kalesi topraklarını boşaltmamıza yardım et’ emrine, ‘Bizim atlarımız Van’da su içmez Paşa’ cevabı ile, Bitlis hükümdarlığı ile Osmanlı- Van beylerbeyliği arasına koyduğu mesafeyi de göstermişti Abdal Han. Bu çıkışı da tuzu biberi olmuştu Melek Ahmed’in Bitlis’e saldırı kararı için. Ancak Bitlis ahalisi ‘Ne olur sultanım kaçan hanın cümle borçlarını verelim, ancak Bitlis’i Osmanlı’ya bağlayarak, burayı bir Osmanoğlu beylerbeyiliği haline getirme’ diye serzenişte bulunur.

 

Melek Ahmed, on binlerce ordusu ve ona destek veren bazı Kürd liderleri ile birlikte, Bitlis Kalesi’ne ve hükümdarı Abdal Han’a Rahva üzerinden saldırmış, bir kaç günlük zorlu çarpışma sonunda kaleyi ve şehri ele geçirmiştir. Osmanlı’ya boyun eğmeyen ve yüzyıllardır kendi topraklarında kendi kendini yönetmiş Rojkilerin lideri olan Bitlis’in Kürd hükümdarı Abdal Han ise, yakın ve güvendiği adamları ile Mutki Mereto dağlarına çekilmiştir. Kısa bir süreliğine Mutki mıntıkasında kalarak geriye dönecek olan Abdal Han’ın yerine, Osmanlı’ya bağlanması ve itaat etmesi için oğlu Ziyaeddin, Melek Ahmed Paşa tarafından başa geçirilir.

 

Osmanlı’nın üç gün süren Bitlis’i kuşatma ve ele geçirme hareketi sırası ve sonrası şehir de, kale de yağmalanmış ve Abdal Han’ın kaledeki ve bağdaki saraylarındaki o dillere destan hazinesi ve kütüphanesi de bu yağma ve talandan nasiplerini almışlardır.

 

Bütün bu vuku bulan hadiseler sırasında Melek Ahmed Paşa’nın yanında ve Bitlis’te olan ünlü seyyah Evliya Çelebi şöyle anlatır: ‘önce 70 adet söz sahibi ağa, şehir kadısı ve hakir Bitlis Kalesi’ne gidip bütün eşyaları hakirin mührüyle bulup 70 adet katıra o çuvalları yükleyip otağda dağlar gibi yığdılar. Sonra Bitlis’in müftüsü, mollası ve diğer ağalar ile han bağına varılıp, hanın bütün hazinesi ve cephanesini oğlu Ziyaeddin Han yardımıyla 150 katıra yüklediler. Bir çivi bile bir hardal tanesi bile kalmayıp hepsi otağa tepe tepe dağlar gibi yığıldı. Bütün İslam ordusuna ve tüm beylere haber olunup Rahova Sahrası (Bitlis – Tatvan arasındaki Rahva Ovası) insan deryası olup mezat oldu’.

 

Abdal Han’ın hazine ve kütüphanesinin yüzlerce at ve katır sırtında, sandık ve  torbalar içinde Rahva Ovası’na yığıldığını ve bu yağma, talan ve tarumar edilmelerinin dört gün aldığını yazar Çelebi. Büyük alim, düşünür siyaset ve devlet adamı olan Abdal Han, ilime, bilime, edebiyat ve kitaba çok büyük önem veren, ehemmiyet ve saygı gösteren bir hükümdar olarak bilinir tarihte. Kendi yazdığı yetmiş altı adet Farsça, Arapça ve Kürdçe el yazmalarının, şiirlerinin ve notlarının olduğunu anlatan, seyyah ve tarihçilerin yanında, Han’ın şahsi çaba ve girişimleri ile topladığı binlerce kitap ve el yazmasının da kütüphanesinde yer aldığını yine Çelebi aktarmıştır. Kitaplara olan düşkünlüğü ve onlara olan saygısını, her bir siyasi iletişim, yazışma ve görüşme sırasında gönderdiği hediye sandığına, bir adet de kitap koyması ile de bilinen saygın bir hükümdardı Abdal Han. Mesela Melek Ahmed Paşa’nın bir Bitlis ziyaretinde, Abdal Han ona çok ünlü eserlerden oluşan yirmi ciltlik kitap hediye etmiştir.

 

Aynı şekilde seyyah Evliya Çelebi’ye de iki ünlü eser olan Şehname ve Kitabı-ı Gülistan’ı hediye ettiğini Evliya’nın kendisi anlatır. Han’ın o dillere destan, inanılmaz zengin kütüphanesini ise şöyle aktarır seyyah:

 

‘Evvela on yedi cilt melikler için yazılmış mücevher kaplı Ya’kut-ı Musta’sımi, Ahmed Karahisari, Şeyh-i Bayezid-i Veli hattı Kur’an-ı Kerim’in yarısı ciltsiz, Şeyhzade dede Mehmed, 1 adet Abdullah Kırımi hattı Kelam-ı İzzet, Üsküdari Hasan Çelebi, Halid Efendi, Demircikulu, Karahisari öğrencisi Hasan Çelebi ve Bekri hattı, kısacası 17 adet Mushaflar, ki her biri adı geçen ünlü hattatların hatlarıyla birer padişah için yazılmış Kur’an-ı Kerimler idi. Tamamı 1300 adet citli nefis kitaplar ve tefsirler, tarih kitapları ve 700 cilt türlü türlü başka kitaplar idi. Dahası 70 adet ciltli özel tefsirler ki her biri bin şeyhülislamda bulunmaz değerli tefsirler idi. Peygamber efendimizin hadislerinin bulunduğu ayrıca 1300 adet ciltli kitaplar var idi. Bunlardan başka Kuduri, Mülteka, Keşşaf, Kühistani, Molla Cami, manzum tecvid ilmine dair Şatıbi, manzum Cezeri ve Kamus Lugatı, Ahteri Lugatı, Şemsi Lugatı, Ibn Melek Lugatı ve Çarperi kitabı ve buna benzer bünün üzeri kitaplardı’.

Çelebi burada Abdal Han’ın kütüphanesindeki sözlük, fıkıh ve ilime dayalı kitapları saydıktan sonra ünlü edebi içerikli eserler ile devam ediyor, ki binin üzerinde edebi esere sahip olduğunu aktarıyor:

‘Sonra 20 cilt ta’lik hattı ile Şehname-i Firdevsi-i Tusi, bin cilt değişik hatlar ile Hamse-i Nizamiler, Divan-i Molla Cami, Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-şu’arası, Latifi Tezkiresi, Sa’ib Divanı, Baki Divanı, Nef’i Divanı ve Nef’i Siham-ı Kazası, Nisari Divanı, Enveri Divanı, Hakani Divanı ve bunlara benze ayrıca bin cilt hamseler, ki her biri nakışlı, tezhipli, nefis ve meliklere layık derleme kitaplar idi. Ve 260 adet ciltli ibret verici murakka mecmuaları ki her bir sayfasında olan parçalar yüzer kuruş değer. Bir murakka ciltli mecmua da tamamı 600 varak (sayfa) idi, bütün yaprakları Sultan Beyazıd Han-ı Veli asrındaki Şeyh hazretlerinin hatları idi’.

Abdal Han’ın kütüphanesindeki dedesi Şerefxane Bedlisi’nin yazdığı ‘Kürd Tarihi Şerefname’ de dahil, değişik tarih kitaplarının çokluğuna da dikkat çeken Çelebi, yüzlerce teoloji, İslam tarihi, sosyoloji, coğrafya, ahlak ve tasavvuf ilmi içeren kitapları da anlatır. O zaman Avrupa’da daha yeni çıkmış ilk resimli dünya haritası olan ‘Papa Munta’ adlı kitaba dahi sahiptir Abdal Han. Hem doğulu hem de batılı bilim ve araştırma insanlarının haritaları, yeryüzü, astronomi, tıp, tabiat, anatomi ile ilgili eserleri ve felsefe kitaplarının da, Abdal Han’ın kütüphanesinde bulunduğunu, isim isim sıralayarak ‘hanın kendi mührüyle yedi adet sandukalarından çıkan nefis ve değerli kitaplar ve güvenilir tarihleri bildirir’, şeklinde Seyahatname’sinde belirtir Evliya Çelebi.

 

Rahva Ovası’nda istiflenerek mezata çıkarılmış bu binlerce eşsiz eserden oluşan kütüphanenin, nasıl yağmalandığına ise yine Çelebi şahitlik etmiş: ‘Nice bin meşhur büyük üstatların seyre değer büyüleyici kalem eserleri, murakka ve tasvirler (resimler), türlü türlü Ekrad (Kürdler), derinti cahil cemapur tayfası ve nice bin napak Etrak (Türkler) elinde, mezatta elden ele gezmekteydi. Bu adı geçen haşeratlar her yaprağı karıştırıyor, bazı yaprakları yırtıp, dağıtıp örseliyor, tellal elinde çadırdan çadıra gezip her parçasını katlayıp kırıştırarak ucuza satıyordu’.

 

Abdal Han’ın hazinesi ve kütüphanesinin dört gün boyunca mezat halinde satışa sunulduğu, yağmalandığı ve darmadağın edildiğini söyleyen Çelebi, mezatın büyüklüğünü de şu sözlerle yansıtıyor: ‘Akşam vakti yakın olduğundan divan dağılıp o gece yeni Han (Ziyaeddin) tarafından 1.000 nefer adam ve paşa tarafından 3.000 adet silahlı asker otağı koruyup satılmayan eşyaları korumakla görevlendirildiler. Kısacası bu kalan eşyalar nasıl satıldı ve her biri ne kadara satılıp ne kadar mal toplandığını hazine defterdarı gibi tek tek yazıp defter eylesek, bir cilt tereke kitabı olup seyahatimize engel olur. Ancak denizde damla güneşte zerre kadar yazdık. Bunlardan başkalarının hesabını Cenab-ı Bari bilir, ki sayısız padişahane kıyafetler ve Hüsrevane metaların haddi sayısı yoktu’.

 

Baran Zeydanlıoğlu-Bitlisname

 

Kaynaklar:

Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 4. Kitap, 1. Cilt. YKY.

Evliya Çelebi’nin Sunduğu Önemli Bir Portre: Bitlis Hanı Abdal Han  – Yasemin Beyazıt

Hûn dikarin van nivîsan jî bixwînin.

Kürt sorunu

Son zamanlarda Kürt sorununu, “Kürt sorunu” olarak adlandırmamak ve hatta yok saymak gibi bir eğilim peyda oldu. İşin …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir