Tarihi kaynaklarda Zazaların etnik kimliğinin izini sürmek

Son yıllarda tartışma gündeminin önemli konularından birini Zazaların etnik kökeni oluşturmakta. Az çok takip edenler tartışmaların odak noktasını Zazaların ne olduklarından, nereden gelip nereye gittiklerinden ziyade onların ‘ne olmadıkları’ başka bir deyişle ‘aslında Kürt olmadıkları’ iddiası oluşturur. Bu tartışma çoğu kez, son yılların politik çalkantıları içinde bu iddianın hükümet çevresinden siyasetçiler tarafından sıklıkla dile getirilmesi, 2010 yılından itibaren Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin yanı sıra, iki üniversitede Zaza Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılmasıyla birlikte değerlendirilip ardındaki politik niyetler bağlamında ivme kazanmıştır. Ermenistan gibi Zazaların yaşamadığı bir ülkede bile Zazaların etnik kökeninin tartışma konusu olması ve bunun için ana temasını “Zazalar bir Kafkas halkıdır!” (http://www.zazaki.net/file/erivan-mardin-duhok.pdf) oluşturduğu bir konferans düzenlenmiş olması da tartışmayı başka bir yöne çekebilmektedir.

Tartışmanın politik arka planı ne olursa olsun başta tartışma konusuna dair tarihsel, kültürel ve sosyolojik verilerin öncelikle her iki taraftan da ortaya konması beklenir. Ercan Çağlayan’ın Zazalar, Tarih, Kültür ve Kimlik (Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul, 2016) adlı eseri işte böylesi bir beklentiye cevap verebilecek nitelikte. Kitaptan, bir tarihçi olan Çağlayan’ı böyle bir konuda araştırmaya iten nedenin bu tartışmanın kendisi ve yarattığı bilgi kirliliğinin yanı sıra kendisinin de tartışmanın bir tarafı olduğu anlaşılıyor. Ancak Çağlayan’ın, Zazaların Kürt olduklarını ileri süren bir taraf olarak üzerinde bulunduğu zemin okuruna güven veren bir zemin. Zira çalışmasını içinde konumlandırdığı teorik çerçevede ele aldığı kimlik, etnik, ulus, ulusu oluşturan öğeler gibi üzerinden yaptığı tartışma, bu ve benzeri konulara dair önemli bir teorik zemin sağlamaktadır. Ayrıca kullandığı kaynakların önemli bir kısmının günümüz politik tartışmalarının bağlamından uzak dönemlere, kişi ya da kurumlara ait olmaları güvenilir olmasının diğer bir nedeni. Ya da nüfus sayımları gibi tartışmanın bir tarafı olan devletin Cumhuriyet dönemi resmi kaynakları da Zazaların Kürt olmadıklarına dair nesnel bir bilgiye sahip değildirler. Kitabın diğer bir önemli yönü, tarihi olduğu kadar sosyolojik, kültürel, ekonomik, coğrafi vb. bilgileri içermesi açısından Zazalar hakkında derli toplu bir kaynak olmasıdır.

Tutarsızlıklar

Çağlayan’ın önemle üzerinde durduğu bir konu, Zazaların Kürtlerden ayrı bir grup olduğunu öne sürenlerin olduğunu düşündükleri dilsel farklılıktır. Etnisite/milliyetçilik alanının önemli teorisyenlerine göre de, bir etnik grubu/milleti tanımlamak için dilin yalnız başına yeterli bir öğe olmadığı, o grubun “kolektif isim, ortak soy miti, ortak tarih, ortak kültür, ortak teritorya, dayanışma duygusu”na sahip olmaları beklenir. Dahası iddianın zeminini oluşturan Zazaca ile Kurmanci’nin karşılıklı anlaşılır olmamaları da hayli göreli ve tartışma götürür bir öğedir Çağlayan’a göre. Örneğin, Bingöl ile Dersimli Zazaların birbirlerini anlamadıkları, keza inanç farklılığından kaynaklı aralarındaki duygusal mesafeyi de akılda tutulacak olursa karşılıklı anlaşılmazlık iddiasının sahiplerinin ikna edici olmaları zorlaşır.

Yine dille bağlantılı olarak isim üzerinden bir fark yaratarak köken arayışı çabasının da önemli tutarsızlıklar barındırdığı görülür. Bu konudaki iddia sahipleri öncelikli olarak İran’daki Behistun ve Sümer yazıtları ile Tevrat’taki Zaza kelimesi ile ses benzerliği taşıyan birkaç kelimeden yola çıkarak Zazaların İran, Sümer ve İbrani kökenli olduklarını sonucuna varırlar. Bazıları da Dımıli ismini İran’daki Deyleme ve Deylemilere dayandırarak farklı bir köken arayışına girerler. Arkaik dillerden hiçbirini bilmeyen bu iddia sahiplerinin, Zazaları İrani, Sümer ve İbrani gibi üç farklı kökene dayandırma tutarsızlıkları bir yana, nedense klasik kaynaklardan söz etmezler.

Dönemin ihtiyacına göre değişen tezler

Çağlayan’ın erken Cumhuriyet dönemine ait kaynak taramasında önemli bir kısmı asker olan ‘araştırmacı’ların Zazaların özellikle Türk olduğunu vurguladıkları görülürken, 1990’lı yıllarda Zazaların Kürt olmadıkları vurgusunun öne çıktığı görülür. Anlaşılan Cumhuriyet’in erken döneminde yoğun Türkleştirme politikalarının gerekleri doğrultusunda Kürtlerin varlığı kabul edilmiyorken, “araştırmacı”lar Zazaların da doğrudan Türk olduklarını kanıtlama gayretine girmişler. 1990’lardan sonra ise Kürtlerin varlığı zoraki de olsa kabul edildikten sonra bu tezlerin kendiliğinden geçerliliği kalmamış, yeni bir tez icat etme yoluna gidilmiş. Acaba son dönemde Zazaların Kürt olmadıkları tezi üzerinde duranlar bu değişimi nasıl yorumluyorlar?

Ortak tarih

Zazaların Kürt olmadığını ileri sürenlerin tarihsel verilerden tamamen yoksun olmalarına rağmen, Zazaların Kürt oldukları görüşünü destekleyecek oldukça zengin bir ortak geçmişin varlığı hatırlanmaya değerdir. Dışarıdan yapılan tanımlamalar bir yana, Kurmanc ve Zazaların ortak tarihi değerlerine bakıldığında, diyalekt farklılığının yakın tarihe kadar bir ayrışma unsuru olmadığı rahatlıkla görülebilir. Bilhassa Kürtlerin siyaset sahnesinde daha fazla görünür oldukları 20. yy. başlarından itibaren Zaza ve Kurmancların Kürt siyasi ve entelektüel hareketleri içeresinde ortak çalışma yürüttükleri bilinen bir durumdur. Mela Selim (Bitlis), Alîşêr, Şeyh Said, Seyid Rıza gibi tarihte “Kürt ayaklanmaları” olarak bilinen hareketlerin liderleri olup Zazadırlar. Keza örgütlü Kürt siyaseti ve entelektüel çalışmalarında öne çıkmış pek çok isim Zazadırlar: Liceli Ahmed Ramiz Kürdizade, Mutkili Xelîl Xeyalî, Tayyib Ali Mütevelizade, Dr. Fuat, Nureddin Zaza, Said Elçi, Faik Bucak, Dr. Şivan, Rençber Aziz bunların sadece bir bölümü. Zazaların Kürt olmadıklarını öne sürenler bunca önemli Zaza ismin Kürt siyasi ve kültürel hareketlerinde öne çıkmış olmalarını nasıl açıklıyorlar acaba? Kürt olduklarını düşünerek derin bir ‘yanılsama’ içine mi girmiş olduklarını düşünüyorlar? Ya da sadece 1990’lar gibi yakın geçmişe kadar Zazaların etnik kimlik bilincinden yoksun olmalarıyla mı açıklıyorlar? Öyle ise bu bilincin söz konusu yıllarda ortaya çıkmasının sosyo-tarihsel koşullarını nasıl açıklıyorlar?

Çağlayan’ın Martin van Bruinessen’e atıfla dediği gibi, Zazaların Kürt olduklarına dair anlayış Kürt milliyetçiliğinin bir icadı değil. Şayet güçlü hegemonik bir Kürt milliyetçiliği ve onun icadı söz konusu değil ise, en azından yukarıda adı geçen tarihi şahsiyetlere ilişkin ciddi açıklamalarının olması beklenir. Elbette bilgi, denetim ve yaptırım araçlarının önemli bir kısmını elinde bulunduran devlet aygıtı ve onun ideolojik iddialarının taşıyıcılığını yapanların bilimsel, tutarlı ve hakkaniyetli dayanaklar sunma gayreti içinde olmamaları maalesef pek de şaşırtıcı değil!

Kurmanclarla Zazalar arasında Türk koridoru

Cumhuriyet döneminin önde gelen ideologlarından Hasan Reşit Tankut, Zazalara ilişkin hazırladığı raporlarda, bir yandan “Zazaların Türklüğünü” ispatlamaya çalışırken diğer yandan -aşırı nefretinden midir bilinmez- hiçbir şekilde bunların Türk olamayacaklarını da dillendirir. Türk olmadıkları yönündeki kuşkuları ağır basmış olmalı ki 27 Mayıs 1967 darbesinden sonra Zazaların Türkleştirilmesi için Kurmanclarla aralarına Türklerin yerleştirilerek bir koridor açılmasını ayrıntılandırarak önerir. Kemalist rejimin her tür bilgi, denetim ve yaptırım araçlarına sahip devlet aygıtı sayesinde amacını gerçekleştirmesi zor değildir. Cumhuriyetin Türkleştirme politikalarının önemli bir ayağını oluşturan iskan kanunları, yerinden etme ya da sürgün pratikleri zaten başından beri yürürlüktedir.

İskan kanunları aracılığıyla isyanlarla bir şekilde ilişkilendirilen ya da böylesi bir potansiyel barındırdığı düşünülen önemli bir Kürt nüfusun Türklerin yaşadığı şehirlere zorla sürüldüğü biliniyor. Belli başlı Kürt şehirlerine de nüfusun homojenliğini bozacak şekilde Türk nüfusun yerleştirildiği de. Bu konuya dair araştırmaların yapıldığı, tezlerin hazırlandığı da biliniyor. Acaba devlet, Tankut’un yukarıdaki önerisini hayata geçirebildi mi? Buna benzer bilhassa Zaza ve Kurmancların etkileşimini önlemeye yönelik iskan pratikleri nelerdir? Kitapta bunların cevabı yok. Özellikle Zazaların yoğunlukta olduğu yerleşim yerlerine ilişkin iskan uygulamaları ve sonuçları bağlamında yapılacak araştırmalar konunun daha etraflıca tartışılmasını katkı sağlayacaktır.

Klasik ve modern kaynaklarda Zazalar

Çağlayan belli başlı Arap-İslam kaynaklarının yanı sıra Şerefname, Kitab-ı Cihannüma, Evliya Çelebi, Kamus’ul alam, tahrir defterleri, mühimime defterleri, temettuat defterleri, nüfus defterleri, vilayet salnameleri ve resmi yazışmalar gibi belli başlı Osmanlı kaynaklarına dayanarak, Zazaların ayrı bir etnik grup olduklarına dair bir bilgiye rastlanmadığı, Zazalardan Kürt gruplarından biri olarak bahsedildiğini sonucuna varır.

Modern dönem Batılı oryantalist kaynaklardan da Oskar Mann, Karl Hadank ve D. N. Mackenzie dışında kalanların Zazaca’yı Kürtçenin bir diyalektiği, Zazaların da Kürt oldukları konusunda hemfikirdirler. Zazaların Kürt olmadığını iddia eden bu üç oryantalistin iddiaları da sadece dil temelli olup tarih, kültür, sosyoloji dayanışma duygusu ve ortak mit gibi ayrı bir halk olmanın gerektirdiği diğer unsurlardan hiçbirini kapsamaz.

Önemli kaynaklardan biri olan Cumhuriyet dönemi sonuçları kamuoyuyla paylaşılmış olan nüfus sayımı verileri de diğer kaynakları doğrulamaktadır. Bunlar 1955-60-65 yıllarında yapılan nüfus sayımları olup kişilere anadilin sorulduğu sayımlar olmaları açısından önemlidir. Burada da Zazaların önemli bir bölümünün konuştukları dili Kürtçe kapsamında gördükleri görülmekte.

Fexrîya Adsay-BAS GAZETESİ

Derbar ziman

Check Also

Devoka Reşiyan

Kurdên xwecihî li Anatoliya Navîn (navenda Tirkiyê) Reben Celîkan NASANDINA DEVOKÊ YAN DEVERÊ BI KURTÎ …

Leave a Reply