Çiyayê Bêlî / Nemrut Dağı

 

Yıllardır “Nemrut Tapınağı” adının Kommagene tarihi ile örtüşmeyen bir isim olduğunu düşünürdüm. Sonunda bölge halkının bu dağa ve Kommagane tapınağına; “Timulkê Çiyayê Bêli” adının denmiş olduğunu öğrendim.

“Timulkê” adı bölgede birçok tümülüs olduğu için yöre halkının son yüz yılda yabancı olmadığı arkeolojik bir addı. Latince idi. Halk kendi dili ve lehçesinde “tümülüs’e”, “timulkê” şeklinde telaffuz ederek seslendirmişti. “Çiyayê Bêli” adı yerine bu dağa ve tapınağa “Nemrut/Nimrud” adı ise, kendilerine ait değildi, sonradan konmuştu. Bu yanlış ada sahip çıkılırken yanlış tarihi yorumlar yapılmaktaydı. Kadim tarihte ve dini kitaplarda geçen “Nemrut” adı ile yanlış bağıntı kurulmuştu. Çünkü tarihte bilinen Keldani/Babil Kralı Nimrud ile ya da dini kitaplarda adı geçen İbrahim Peygamberi ateşe atan kral Nimrud’un bir Kommagene eseri olan bu tapınak ile uzaktan yakından hiç alakaları yoktu. Orta dönem MÖ 9. Yüz yılları Asur kralları Nemrud’lar ya da MÖ 7. Yüz yıl Babil (Keldani) kralları, Bêli (Nemrut) Tapınağı’nı yapan Kommagene krallarından yüzlerce yıl önce yaşamışlardı. Bu topraklardaki mevcudiyetleri de fazla değildi. Buralarda bıraktıkları bazı dikili taş yazıtları vardı. Fakat Asurice veya Babilce yazılmış onların çivi yazıtları Bêli (Nemrut) tapınağında yoktu. Tapınaktaki yazılar kraliyet yazı dili olan Antik Grekçe dili ve Latin alfabesi ile yazılmıştı. Tamamen Kommegene uygarlığına aitti.

Antik Dünya’da Grek etkisinin doruğa ulaştığı dönemde eski Kummuh topraklarında Kommagene Krallığı yaklaşık MÖ 83’de, çökmekte olan Selevkos İmparatorluğu’ndan ayrılarak bağımsız bir devlet oldu. Kommagene toprakları, Doğu Aryan yönetimine rağmen Batı Aryan Makedonların hala etkisinde kalan fakat bir kültürel geçiş coğrafyasındadır. Kültürel yaşam Helenistik Dönem ve Klasik Grek Dönemini izlemiştir. Sanatsal eserlerde Doğu Aryan ve Grek tarzı ile kültürel geçişler görülür.

Bu tapınağa “Nemrut” adı verilirken, aslında isim vermelerde hep yapıldığı gibi bölgenin otantik kadim isimleri bilinmediği ve bölgeden dillendirilen isimlerin Türkçe olmaması nedeniyle bu hatalar oluşmuş görünür. Bölge idareci devlet yöneticilerinin yöre halkının da dilinden anlamadıkları için keyfiyeti ile bu uyduruk ve saçma isimler konmuş görünüyor. Ya yeni isimler verilmiş ya yâda Türkçe telaffuza uygun düşecek şekilde eski isimler değiştirilmişti. Böylece eski yer adları bir biçimde karartılmıştı.

Nitekim sonradan adı Nemrut olan “Bêli” isminin başına da bu gelmişti. Türkçe karşılığı ile “tapınak, kutsal yer, yüceliği ile görünen” anlamına gelen “Bêli” ismi değiştirilmişti. Hiç alakası olmadığı halde tarihte kötülükleri ile bilinen ünlü “Nimrud/Nemrut’un” adı bu tapınağa ad olarak uygun bulunmuştu. Olayı özel olarak bu yüzünü sorguladığımızda şu bilgiler şimdilik görünüyordu..

Modern anlamda bölgenin ilk saha ve yol çalışmaları “Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. yüz yılların sonunda başlar. Bu dönemde Alman ya da Fransız askeri teknik uzmanlara bölge haritası çıkarılır ve pek çok yer isimi kayıt altına alınır veya yeni isimler konur. Önceleri Nimrud” diye adlandırılan ve günümüzde “Nemrut” adı ile çağrılan isim de bu yakın dönemden kalmıştır.

Bêli (Nemrut) Dağı’nın zirvesindeki eserlerden ilk söz eden ve bu eserlerin Asurlulardan kaldığına dair yanlış tahmini yapan, 1881’de Diyarbakır’da yol yapım işlerinde görevli Alman Mühendis Karl Sester’dir. 1881 yılında yöreyi görevli olarak gezen Alman mühendis Karl Sester, Bêli (Nemrut) Dağı heykellerine rastlamış ve İzmir’de bulunan Alman Konsolosunu arayarak, onlara; çalıştığı yörede “Asur harabeleri bulduğunu” belirterek haberdar etmiştir. İsimlendirmenin yanlış yapılması hususunda; Sester’in, dev heykelleri keşfetmenin heyecanıyla tanrı heykellerinin oturtulduğu kaidelerin arkasına bakmayı akıl etmemiş ve bu nedenle Grekçe yazıtları göremediğinden tarihleme hatasına düşmüş olduğu, yorumu yapılır. Onun yanlış tarihi bilgilendirmesi nedeni ile bu dönem tapınağın bulunduğu yer adı, “Nemrut” olarak belirlenmiştir.

Fakat bir yıl sonra 1882 yılında Otto Puchstein ve Karl Sester Bêli’de (Nemrut’ta) inceleme yapmıştır. Sester’in verdiği bilgiler doğrultusunda Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, 1882 yılında Nemrut Dağı’nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır. Uzun çalışmalar sonunda Grekçe yazılı kitabeyi çözen Punchstein, bu eserlerin Kommagene Uygarlığı’na ait olduğunu ve Kommagene Kralı 1. Antiochos tarafından yaptırıldığını keşfeder. Aynı şekilde Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) Müdürü Osman Hamdi Bey de 1883 yılında bir ekiple gelip, Bêli’de (Nemrut’ta) çalışmıştır. 2. Dünya Savaşının ardından Amerikan arkeolog Theresa Goell ve Alman Karl Doerner Bêli’de (Nemrut’ta) ve yörede kazı, araştırma ve inceleme yapmıştır.

Bütün bu tespitlere rağmen yöre insanı tarafından “Bêli” adı ile çağrılan tapınağa, Keldani krallara unvan adı olarak verilen “Nemrud” adı ısrarla korunmuştur.

Peki, gerçekler kısa zamanda gün yüzüne çıkmasına rağmen yanlış adlandırmada bu ısrar niçin?

Bu konu araştırılmaya muhtaçtır! Padişah Apdülhamid dönemi tüm Osmanlı İmparatorluğu topraklarında her şeyi Türkçeleştirme, Karartma, İskan vb. politikalarla gerçeklerin ters yüz edildiği dönemlerdir. Çünkü 93 Harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Kırımlı Türkçü aydınların öncülüğünde,  saray çevresinde ve orduda Türkçülüğün prim yaptığı dönemdir. Bu dönem her yerde benzer uygulama başlamıştır. Coğrafyanın adlandırılmasında Türkçüler Slav (Rus) milliyetçiliğini bu dönem kendilerine model almıştır.

Diğer bir konu politik ve ideolojiktir. Bilindiği üzere Semsur’a (Adıyaman’a) yakın bir dağ olan “Çîyayê Bêli (Nemrut Dağı’nda)” bu tapınak Kommagene Kralı I. Mithradates Kallinikos (MÖ 86-66/5) tarafından yapılışı politik amaçlar ile planlanmış, imarına başlanmış ve oğlu Kral I. Antiokos Theos (MÖ 69-36) döneminde tapınak kısmen tamamlanmıştır.

Güneyde Selefkosların, Batıda Roma, doğuda Partların baskılarından bunalan ve topraklarındaki oldukça farklı inanç topluluklarının sürekli kavga ve çatışmalar içinde olmaları sebebiyle Kommagene Devleti kralları bölgede barışı ve huzuru sağlamak için böylesi bir tapınağı yapmıştılar. Nitekim tapınakta bölgenin tüm tanrıları bir aradaydılar. Maksat tüm tanrılara saygının bir arada da gösterilebilir algısı ile barış mesajı çevreye vermek istenmişti. Tapınakta Kral Mithradates’in özellikle tasvir ettiği beş tanrı tablet öncelikle en önde yer alıyordu. Bu tanrılar bölgenin güçlü halklarına aitti. Tapınakta Mitanni (Doğu Aryan Kürtlerin atalarının tanrıları) ve Grek (Batı Aryan Greklerin atalarının tanrıları) tanrılar öne çıkarılmıştı. Ayrıca Kral Antiokos’un yazdırdığı metinde tanrıları Yunanca (Grekçe) ve Doğu Ariyaca (Eski Kürtçe) olan isimleri ile anmıştı. Kommagene Bêli tapınağındaki yazıtlar, MÖ 14. yüz yılda bölgede ilk Doğu Ariyaca kayıtlar sunan Mitannilerden yeniden 1400 yıl sonra MÖ 60 yıllarında bahseden ve onların varlığını heykellerle ve ilk Grekçe yazı ile Doğu Ariyaca/Eski Kürtçe dil ile bizlere sunan Kommagene Bêli tapınağındaki kayıtlardı. Tapınaktaki en başat tanrılar:

Grekçe………Doğu Ariyaca (Eski Kürtçe)

1. Apollo …………… Mitra

2. Artagnes………… Herak

3. Zeus………………Oroma

4. Hera……………….Teleia

5. Helios…………….. Herm

(Not: Doğu Ariyaca yazılmış isimlerdeki Grekçe telaffuz ile isimlerin sonuna getirilen “ies, ios” takıları düşürerek, bu isimlerin Doğu Ariyacası (Eski Kürtçesi) ile yazılımını öne çıkardım.)

Tapınağın kuruluş amacını Kral Antiakos’un burada yazdığı “Nomos” metinde anlıyoruz. Metin Nomos karakterde olduğu için bir sürü kanun gücünde kararlara sahipti. Kommagene kralları dinler arası barışı bütün halkların tanrılarını tek tapınakta toplayarak, kendilerince kurmuştular.

MÖ 60 yıllarında Kommagene Kralları I. Mithradates Kallinikos ve Antiakos tebaaları olan halkların birlik ve beraberliğini ve komşuları ile olan dostluklarını öncelikle düşünmüşlerdi. “Çoğulculuk ve barış” ile oluşmuş bir anlayış ve düşünüşle ancak ayakta kalabileceklerini ön görmüştüler. Bu eşsiz muhteşem hikâyesi olan Bêli’yi (tapınağı) bu nedenle yapmışlardı. Tapınaktaki yazıtları bölgenin bir bakıma ortak dil “linqua franca” dil olan Grekçe alfabe ile kaleme almışlardı. Fakat kendileri gibi melez ve farklı halklardan oluşan tebaalarının dillerine ve dinlerine saygı göstermişlerdi. Onların yüce Tanrılarının heykellerini bölgedeki en yüksek dağa ve meydanın en görkemli yerinde bir kaideye oturtmuşlardı.

Oysa kendilerinden 2000 yıl sonra aynı coğrafyaya hükmeden Osmanlı Devleti ve sonraki takipçisi Türkiye Devleti, bu insani gerçekliği göz ardı edip, bilip-bilmeden mevcut gerçekliği karartmaya devam etmişti. Hala da devam ediliyor. Bu uyduruk Nemrut adı, aynı zamanda tarihi bilmemek olarak yorumlanacak aptalca, tarihsel bir cehaletlik örneğidir..

Dilerim, Kommagenê Bêli’ye kendi saygınlığı iade edilir ve bu sahte Nemrut’lardan kurtuluruz!

Bahoz Şewata-Sonnoktamalatya

Derbar ziman

Check Also

Devoka Reşiyan

Kurdên xwecihî li Anatoliya Navîn (navenda Tirkiyê) Reben Celîkan NASANDINA DEVOKÊ YAN DEVERÊ BI KURTÎ …

Leave a Reply